17 Mayıs 2018 Perşembe

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiltere Temasları


Giriş
Türkiye’de 24 Haziran 2018 tarihinde düzenlenecek olan Başkanlık ve parlamento seçimleri öncesinde muhalefet partileri ve Cumhurbaşkanı adaylarının ve uluslararası basının yoğun eleştirilerine maruz kalan ve döviz kurunda son haftalarda yaşanan artış nedeniyle zor durumda olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanı ve Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde İngiltere’ye giderek çeşitli temaslarda bulundu. Cumhurbaşkanı’nın üç günlük gezisine eşi Emine Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Berat Albayrak, İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ve Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli de katıldılar. Bu yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiltere temasları özetlenecek ve yorumlanacaktır.

Galler Prensi Charles’la Görüşme
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Prens Charles

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngiltere ziyaretinde Clarence House’da Galler Prensi ve İngiliz tahtının varisi Prens Charles’la görüştü. 40 dakika kadar süren görüşme hakkında basına herhangi bir bilgi verilmedi.[1] Erdoğan ve Prens Charles, daha önce 2015 yılında Çanakkale Savaşı’nın 100. yıldönümü kapsamında düzenlenen bir etkinlikte de bir araya gelmiş ve sıcak sohbetleriyle dikkat çekmişlerdi. İngiltere’de tahtın ilk varisi durumundaki Prens Charles, Türkiye ve Kıbrıslı Türkler konusunda daima sıcak mesajlar veren ve Türkiye ile ikili ilişkiler konusunda ılımlı bir isim olarak biliniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Chatham House Konuşması
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngiltere ziyareti kapsamında 1920 yılında kurulan köklü ve prestijli düşünce kuruluşu Chatham House ya da diğer ismiyle Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde bir konuşma yaptı. Dünyanın en önemli ve etkili kişilerine söz hakkı verilen Chatham House’daki konuşmasına, Erdoğan, Shakespeare’in Hamlet eserine referansla başladı ve Suriye’de ve Filistin’de yaşanan insanlık dramlarını dinleyicilere hatırlattı. Dünyadaki ekonomik eşitsizliklere de vurgu yapan Türkiye Cumhurbaşkanı, uluslararası toplumun bu konularda duyarsız kaldığından yakındı. Terörizm konusunda bile devletler arasında henüz bir uluslararası uzlaşının sağlanamadığını söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin IŞİD’e en büyük darbe vuran ülke olduğunu, ama Türkiye’nin müttefiklerinin PYD-YPG teröristlerine açıktan destek verdiklerini hatırlattı. Her zaman Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunduklarını söyleyen Erdoğan, Suriye’deki olaylar nedeniyle Türkiye’de 3,5 milyon mülteciye baktıklarını ve bu konuda Avrupa Birliği’nden ciddi bir destek alamadıklarını da sözlerine ekledi. Bazı Batılı ülkelerin Kürtlere değil, teröristlere ve terörizme destek verdiklerini iddia eden Erdoğan, FETÖ terör örgütünün de büyük bir suç yapısı olduğunu ve bu konuda İngiltere’den destek beklediklerini açıkladı. Daha sonra Avrupa’daki İslamofobi akımına dikkat çeken Erdoğan, Kudüs’ün statüsünü değiştirmeye yönelik adımların çok yanlış ve tehlikeli olduğunu ve bu sürecin II. Dünya Savaşı öncesine benzediğini söyledi. “Dünya 5’ten büyüktür” söylemlerinin uluslararası düzendeki haksızlıklara karşı geliştirilmiş bir slogan olduğunu vurgulayan Türkiye Cumhurbaşkanı, BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının değiştirilmesi ve her ülkenin eşit olması gerektiğini de söyledi. Realizmin temelinde olan “İnsan insanın kurdudur” felsefesine karşı çıkan Erdoğan, Türkiye’nin dış politikasının “girişimci” ve “vicdani” olduğunu söyledi. İnsani yardımlar konusunda bütçesine oranla en büyük katkı yapan ülkenin Türkiye olduğunu da hatırlatan Cumhurbaşkanı, bu konuda çok cömert olmalarına karşın dünyadan yeterince destek alamadıklarını söyledi.

Erdoğan’ın Chatham House konuşması

Daha sonra konuşmasına Suriye ve Orta Doğu sorunlarıyla devam eden Erdoğan, Suriye iç savaşının büyük bir yıkıma yol açtığını ve bu konuda çözüm yönünde daima aktif çaba gösterdiklerini iddia etti. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla Suriye’deki teröristleri temizlediklerini belirten Erdoğan, Suriye devletinden farklı olarak sivillere asla zarar vermediklerini de ayrıca vurguladı. Konuşmasında İran konusuna da değinen Recep Tayyip Erdoğan, İran’ın uluslararası düzene yapıcı katkılarını önemsediklerini ve İran nükleer anlaşmasının önemli bir diplomatik başarı olduğunu kaydetti. İran’la iyi ilişkiler kurmanın Irak’ın istikrarı açısından da faydalı olacağını söyleyen Erdoğan, Yemen ve Libya’daki gelişmeleri de kendi perspektifinden açıklayarak, bölgesel kaosun terör örgütlerine fayda sağladığının altını çizdi. Daha sonra Kudüs meselesine odaklanan Erdoğan, ABD’nin kararının hukuk dışı ve yanlış bir adım olduğunu ve bunu asla kabul etmediklerini açıkladı. Erdoğan, ABD’nin bu süreçte Filistin Sorunu konusunda arabulucu rolünü kaybettiğini ve uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Konuşmasının son bölümünde Türkiye-Avrupa ilişkilerine odaklanan Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) üyeliği hedefinden vazgeçmediklerini, ancak müzakere sürecinin AB tarafınca siyasileştirildiğini ve zorlaştırıldığını iddia etti. Türkiye’nin istikrar sağlayıcı bir aktör olarak Balkanlar’da son dönemde bir tehdit unsuru gibi gösterilmesini de kınayan Erdoğan, Kıbrıs Sorunu konusunda da Kıbrıslı Türklerin çabalarının görmezden gelindiğini hatırlattı. Kore Sorunu konusundaki barış girişimlerini öven ve destekleyen Erdoğan, ayrıca Çin’in büyük bir ülke olarak son dönemde dünya siyasetinde öne çıktığını ve kendilerinin de Yeni İpek Yolu (Tek Kemer Tek Yol) projesine destek vermek istediklerini açıkladı. Bunların yanında, Erdoğan, Ermenistan’da aklıselim bir yönetimin olması durumunda bu ülke ile de ilişkilerini geliştirmek istediklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonlarında Afganistan ve Myanmar’daki olaylara da değindi ve dünya siyaseti hakkındaki engin bilgi ve tecrübelerini seçkin dinleyicilere göstermek istedi.

Konuşmanın gayet başarılı olduğu, ancak nesnel bir gözle bakınca biraz tek taraflı kaldığı söylenebilir. Şöyle ki; İslamofobi ve dış politikada çifte standart gibi konularda Batılı ülkeleri sıklıkla eleştiren Erdoğan, bu konuda Türkiye’nin eksik ve hatalarını hiç vurgulamamaktadır. Zira insani yardımlarıyla son yıllarda dünyada takdir toplamasına karşın, Türkiye, ne yazık ki birçok açıdan kendi içerisinde demokratik gelişimi sınırlı kalmış bir ülkedir. Dini hoşgörü ve çeşitlilik açısından konuya yaklaşmak gerekirse; örneğin Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya gibi demokratik ülkelerde sağcı hükümetlerin (Nicolas Sarkozy, Theresa May, Angela Merkel vs.) kabinelerinde bile Müslüman azınlığa mensup Bakanlar aktif olarak yer alırken, Türkiye’deki AK Parti hükümetlerinde bırakın gayrimüslim Bakanları, eşlerinin başı açık ve laiklik yanlısı Sünni Müslüman veya Alevi Bakanlara bile artık pek rastlanmamaktadır. Ayrıca Türkiye’de gayrimüslimlere ve Alevilere yönelik halen birçok haksız ve ayrımcı uygulama söz konusudur. Dahası, uluslararası demokrasi endekslerine göre, Türkiye, son yıllarda artık bir demokrasi olarak kabul edilmemekte ve demokrasi ile otoriter rejim arasında “melez rejim” kategorisinde değerlendirilmektedir. Türkiye'de özellikle gazetecilere ve muhaliflere yönelik siyasi baskılar da hemen hemen herkesin kabul ettiği bir sorundur. Bunun yanı sıra, Kudüs konusunda Erdoğan birçok noktada haklı olsa bile, Türkiye de bu süreçte ABD gibi arabulucu rolünü kaybetmiş ve -İsrail ve müttefikleriyle konuşamayan- tamamen Filistin yanlısı bir ülke haline gelmiştir. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi'nin eşitliksiz yapısı açıkça ortada olmasına karşın, mevcut yapının II. Dünya Savaşı sonrasında hassas bir denge üzerinden oluştuğu unutulmamalı ve bu konuda sorumlu davranılarak, yıkıcılık değil, reform yönünde bir istenç ortaya konulmalıdır. Bu gibi noktalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında hiç vurgulanmamıştır.

Erdoğan ve Kraliçe II. Elizabeth

Erdoğan’ın Buckingham Sarayı’ndaki Heyecanlı Anları
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiltere gezisinin en renkli anlarından birini Buckhingham Sarayı’nda Kraliçe II. Elizabeth’le buluşması oluşturdu. Yaklaşık 40 dakika kadar gerçekleşen görüşme öncesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın diplomatik geleneklere uygun şekilde Kraliçe ile buluşma anı kameralara yansırken, Erdoğan çiftinin oldukça heyecanlı olduğu görüldü.[2] Şimdilerde hayatını anlatan “The Queen” adlı televizyon dizisinin de etkisiyle oldukça popüler olan Kraliçe II. Elizabeth’in “We meet again” (Yeniden karşılaştık) sözleriyle karşıladığı Erdoğan’la görüşmesine dair ise basına herhangi bir bilgi verilmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Buckingham Sarayı’nda Kraliçe II. Elizabeth tarafından kabul edildiği an

BBC Röportajı
Londra ziyareti kapsamında BBC'den Zeinab Badawi’nin "HARDtalk" programına konuk olan Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran nükleer anlaşmasından çekilmesini eleştirdi ve Barack Obama döneminde yapılan anlaşmayı savundu. Bu kararın bölgeyi olumsuz yönde etkileyeceğini kaydeden Erdoğan, kendilerinin daima bölgesel barıştan yana olduklarını ve Trump’ın kararının barışı tehdit ettiğini vurguladı. ABD, Fransa ve İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu ve nükleer silahlara toptan karşı olmak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, bu anlamda İran’ın önümüzdeki dönemde nükleer silahlara sahip olmasına yıllar sonra ilk kez yeşil ışık yaktı. Türkiye’yi otoriterliğe yönlendirdiği yönündeki eleştirilere ise sert çıkan Erdoğan, partisinin eski Bakanı Abdüllatif Şener’in eleştirileri karşısında Şener’i kişisel olarak kötüledi ve bu konudaki soruya cevap vermekten kaçındı. Türkiye’de halkın önüne daima sandık konduğunu hatırlatan Erdoğan, Birleşmiş Milletler’den gelen eleştirileri de ciddiye almadığını söyledi ve bunların ön kabuller içeren yaklaşımlar olduğunu iddia etti. Erdoğan’ın demokrasi konusundaki eleştirileri ciddiye almadığı ve sorulara yanıt vermediği görüldü.

Erdoğan’ın BBC’ye verdiği röportaj

Başbakan Theresa May’le Görüşme ve Ortak Basın Toplantısı
İngiltere ziyareti kapsamında Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May’le de bir araya gelen ve İngiliz Başbakanla ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, ABD’nin Kudüs Büyükelçiliği’nin açıldığı gün yaşanan katliamın damgasını vurduğu basın toplantısına İngiliz yönetici ve makamlarına teşekkür ederek başladı. Erdoğan, Birleşik Krallık’ı “müttefik” ve “stratejik ortak” olarak değerlendirdiği basın toplantısında, İngiltere’nin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’ye destek veren ilk ülkelerden biri olduğuna dikkat çekti. Brexit sonrası Türk-İngiliz işbirliğinin artacağını vurgulayan Erdoğan, iki ülke arasındaki 16 milyar dolarlık ticaret hacminin 20 milyar dolara çıkarılması hedefinin kolaylıkla gerçekleştirilebileceğini söyledi. Türkiye Cumhurbaşkanı, iki ülkenin birlikte Türkiye’nin milli savaş uçağını (TAI TF-X) üreteceklerini, ilerleyen aylarda milli güvenlik ve istihbarat alanında terör örgütlerine yönelik yeni anlaşmaların yapılacağını ve kültürel alanda da karşılıklı yeni kültür merkezlerinin açılmasıyla ilişkilerin derinleşeceğini belirtti. Suriye ve Filistin konularının da May’le görüşmelerinde değerlendirildiğini söyleyen Erdoğan, ABD ve İsrail’in Kudüs konusunda yaptıklarını kınarken, bunun uluslararası hukuka aykırı olduğuna da dikkat çekti. Filistinli şehitlere Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, İsrail’in 1948’den beri sürekli genişleyerek Filistinlileri küçük bir alana hapsettiğine ve “güçlüyüm öyleyse haklıyım” mantığıyla hareket ettiğine vurgu yaptı. İsrail’i “işgalci” ve “terör estiren” bir devlet olarak tanımlayan Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in bu zulme karşı çıkması gerektiğini, aksi takdirde meşruiyetini kaybedeceğini vurguladı. Kudüs Sorunu nedeniyle İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında hemen harekete geçeceklerini açıklayan Erdoğan, İstanbul’daki olağanüstü toplantı ile dünyaya güçlü bir mesaj verileceğini de söyledi.

Erdoğan ve May

Başbakan Theresa May ise, basın toplantısındaki konuşmasında, her iki ülkenin de IŞİD karşıtı uluslararası koalisyonun önemli üyeleri ve Suriye’de istikrar, siyasi çözüm ve barıştan yana taraf olduklarını vurguladı. Kimyasal silahlarla yapılan saldırıları kınadıklarını da belirten May, Suriye’de milyonlarca insanı etkileyen ve mülteci durumuna düşüren trajedi karşısında Türkiye’nin insani yardımlar açısından büyük bir başarı kaydettiğine dikkat çekti ve Türkiye’ye yönelik ekonomik yardımların devam edeceğini vurguladı. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin çok iyi yönde ilerlediğini söyleyen Başbakan May, bunun Brexit sürecinde daha da önemli hale geldiğini vurguladı. Türkiye’deki darbe girişimi, Suriye’deki gelişmeler ve Kürt terörizminin demokrasiye olumsuz etkide bulunduğuna dikkat çeken Theresa May, “Türkiye'de demokratik değerlerin ve uluslararası insan haklarının uygulandığını görmek istiyoruz” diyerek, üstü kapalı bir şekilde Türk Cumhurbaşkanı’nı eleştirdi.[3]

Erdoğan-May ortak basın toplantısı

Ancak Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May ve İngiliz hükümetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gösterdiği yoğun ilgi ve alaka, İngiliz basınında bazı eleştirilere de neden oldu. Örneğin, The Independent gazetesinde bir makalesi yayınlanan Necati Yas, Erdoğan’ın seçimleri kazanması durumunda Türkiye’de diktatörlüğe giden yolda güç kazanacağı iddia etti.[4] İngiliz siyasi liderlerini de bu vesileyle eleştiren Yas’ın makalesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asker kostümü giymiş küçük bir kız çocuğunu şehit olmaya hazır olduğu gerekçesiyle tebrik edip öptüğü bir video ile birlikte verildi. Bir diğer eleştirel makale, The Guardian gazetesi diplomasi haberleri editörü Patrick Wintour tarafından yazıldı.[5] Wintour, yazısında, Türkiye’de son yıllarda gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve insan hakları aktivistlerinin tutuklandıklarından ve Başbakan Theresa May’in -Brexit sürecinde Erdoğan’la iyi bir anlaşma yapabilmek için- Türkiye Cumhurbaşkanı’na yönelik eleştirileri görmezden geldiğinden söz etti.

Erdoğan’ın İngiltere ziyaretine başyazılarından birini ayıran The Daily Telegraph gazetesi ise, Erdoğan’ı ağırlamanın İngiltere’nin çıkarına olduğuna ve Türkiye’nin Batı ülkeleri için kritik bir müttefik konumunda bulunduğuna dikkat çekti.[6] Gazete, bu konuda şu ifadelere yer verdi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan savunulması kolay biri değil. Kendisini eleştiren gazetecileri ve muhalefet eden siyasetçileri hapse attı. Son yıllarda Atatürk'ün kurduğu, dünyanın en başarılı Müslüman ve laik ülkesini İslam Cumhuriyeti'ne benzer bir şeye dönüştürdü. Ama Erdoğan'ı İngiltere'ye davet etmek için bu aşırılıkları savunmak gerekmiyor. Erdoğan, dünyanın en çalkantılı bölgesinde anahtar önemdeki stratejik bir konumda olan, büyük ve güçlü bir ülkenin lideri.[7] Üç günlük ziyaretin ardından Erdoğan’ın temaslarını değerlendiren BBC’den Özge Özdemir ise, uzman görüşlerine başvurduğu haberinde, Erdoğan’ın Londra ziyaretinin daha çok seçime yönelik bir hamle olduğunun altını çizdi ve Türk Cumhurbaşkanı’nın para politikasında sıkılaşmaya gitmek konusunda isteksiz bir görüntü vermesi ve Türk lirasının büyük değer kaybına yol açan kurdaki dengesizlik nedeniyle Erdoğan'ın yabancı yatırımcıları ilerleyen aylarda Türkiye'ye yeni yatırımlar yapma konusunda ikna edemediğini savundu.[8] Merkezi Londra'da bulunan BlueBay portföy yönetimi şirketinin gelişmekte olan piyasalar masasından stratejist Timothy Ash ise, bu haber kapsamında verdiği demecinde, Theresa May’in Erdoğan’a bu ziyaret vesilesiyle büyük yardımda bulunduğunu ve bu sayede Erdoğan ve partisi AK Parti’nin Batı dostu ve piyasa ile barışık bir imaj oluşturmaya çalıştığını iddia etti.

Londra’da Türk Öğrencilerle Buluşma
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiltere ziyaretindeki en başarılı konuşması ise, bu ülkede okuyan Türk öğrencilerle buluştuğu toplantıda oldu. Burada duygusal ve hitabet yeteneğini sergilediği bir konuşma yapan Erdoğan, İsrail’in Kudüs’te yaptığı katliamı kınarken, bu olayı “soykırım” olarak nitelendirdi. İsrail ve ABD ile birlikte bu trajik olay karşısında sessiz kalanları da lanetlediğini söyleyen Erdoğan, İsrail’i bir kez daha net ifadelerle “terör devleti” olarak tanımladı. İsrail’e yönelik olarak oldukça sert mesajlar veren Erdoğan, ölen Filistinliler için Türkiye’de 3 günlük “milli yas” ilan edildiğini ve İsrail’i telin etmek için Yenikapı’da büyük bir miting yapılacağını açıkladı. Ramazan ayı boyunca Filistinliler için İslam İşbirliği Teşkilatı kapsamında yardım kampanyaları düzenleneceğini de açıklayan Erdoğan, daha sonra Türk gençlerine yönelik milliyetçi-muhafazakâr mesajlar verdi. Erdoğan’ın mesajlarının İslami vurgular kadar milliyetçi tonlar taşıdığı da gözlemlendi.

Erdoğan’ın Türk öğrencilerle buluşması

Türk Asıllı Alman Futbolcularla Görüşme
Londra temasları kapsamında İngiltere Premier liginde futbol oynayan Türk asıllı Alman milli futbolcular Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’la birlikte birkaç ay önce İngiltere’ye transfer olan Türk milli takımının santraforu Cenk Tosun’la bir araya gelen Recep Tayyip Erdoğan, Türk asıllı Alman futbolculardan seçim kampanyası için destek mesajları aldı. Oyuncuların formalarını hediye ettikleri Erdoğan’la sıcak pozlar vermesi ise, Alman Futbol Federasyonu’ndan eleştiriler aldı.[9] Son dönemde bazı Alman gazetecilerin Türkiye’de tutuklanmaları ve Türkiye demokrasisine yönelik Avrupa genelindeki olumsuz bakış nedeniyle Almanya’da sık sık eleştirilere konu olan Erdoğan’a Türk asıllı oyuncuların verdiği destek, Sevim Dağdelen gibi Türk asıllı bir Alman milletvekilinin de tepkisine neden oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Londra’da Türk asıllı Alman futbolcular İlkay Gündoğan ve Mesut Özil’le birlikte Cenk Tosun’la bir araya geldi

Bloomberg Mülakatı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Londra ziyareti sırasında Bloomberg kanalından Guy Johnson’a Türkiye ekonomisinin durumu ve kendisinin ekonomi politikası konusunda önemli bilgiler içeren ilginç bir mülakat verdi. Erdoğan, mülakatında, T.C. Merkez Bankası’nın bağımsızlığıyla ilgili olarak, “Tabii ki Merkez Bankası bağımsızdır. Ancak Merkez Bankası bu bağımsızlığı alıp, yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı’nın verdiği sinyalleri bir kenara koyamaz. Buna göre değerlendirmelerini yapıp, adımlar atacaktır ve ben bunun ileride çok yararlı adımlarla sonuçlanacağına inanıyorum.” ifadelerini kullandı.[10] Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’ndan bağımsız bir ekonomi politikası ve faiz rejimi belirlenemeyeceğini söyleyen Erdoğan, bu şekilde, yeni dönemde seçilirse Merkez Bankası’nın özerkliği konusunda ileri adımlar atabileceğinin sinyallerini verdi. Ancak bu açıklamalara piyasaların verdiği ilk tepkiler gayet olumsuz oldu ve döviz kurlarındaki artış devam etti. Erdoğan’ın açıklamaları, Türkiye’nin devletçi siyasal kültürü ve politik sisteminin -hükümetlerin piyasaya kolay kolay müdahale edemedikleri- Batılı liberal demokrasilerden farkını bir kez daha açıkça ortaya koydu.

Erdoğan’ın Bloomberg mülakatı

Sonuç
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiltere temaslarından somut ne kazanımlar elde edildiğini elbette zaman gösterecek. Ancak dünyada en çok tanınan siyasi liderlerinden biri olmasına karşın, zaman zaman bazı kesimlere yönelik baskıcı politikaları ve sert üslubu nedeniyle ülkesinin bir bölümünce ve Batı dünyasında pek sevilmeyen Erdoğan’ın, bu tarz prestijli yurtdışı temasları sayesinde moral depoladığı ve siyasi gücünü muhaliflerine gösterdiği, hatta rakiplerine gözdağı verdiği söylenebilir. Özellikle Kraliyet ailesiyle yapılan temaslar konusunda Erdoğan’ın böyle bir çaba içerisinde olduğu kolaylıkla anlaşılabiliyor. Bu durumun seçimler öncesinde ekonomik açıdan başarı grafiği düşen Erdoğan’ın itibarını yükselttiği gibi, siyasi rakiplerine ve halka “rakipsiz” olduğu mesajını verdiği de kesin. Hakikaten de, bilgi ve deneyimiyle Erdoğan’ın yerini doldurmak hiç de kolay bir iş değil. Üstelik Filistin konusunda son günlerde yaşanan ve Türk halkının haklı tepkisine neden olan gelişmelerin de Erdoğan'ın oylarını konsolide etmesine yol açması gayet olası gözüküyor. Ancak doların 4,5 tl’yi bulduğu ve avronun da 5,32’yi gördüğü Türkiye ekonomisinde[11] şu sıralar işlerin iyi gitmediği de ortada ve bu gidişatın devam etmesi durumunda ne Filistin halkı üzerinden yapılan İslam propagandası, ne de itibarlı yurtdışı ziyaretleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçmeni memnun etmesi için yeterli olmayacak. Dahası, Erdoğan ve partisi seçimi kazansa bile, Erdoğan’ın kabinesinin iktidarda geçen 16 yılın sonunda yıpranmış olduğu ve artık halkta ve özellikle gençlerde heyecan üretemediği görülüyor. Bu nedenle, yakın geçmişte Ali Babacan ve Abdullah Gül gibi yıldız isimlerin Bakanlık yaptığı AK Parti, bugün oldukça zayıf ve sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ayakta kalabilen bir siyasi yapı gibi algılanıyor. Bu husus ise, bir ekip işi olan politika için kesinlikle son derece olumsuz bir durum ve/veya yanlış bir strateji… İktidardaki AK Parti’nin başarılı olabilmek için yenilenmesi ve gençleşmesi gerektiği ortada. Ancak Erdoğan’ın ziyaretinin Türkiye-Birleşik Krallık (İngiltere) ilişkileri açısından olumlu bir etki yarattığından da söz etmek gerekir. Ayrıca yıllardır İngiltere'nin Türkiye'de önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü açıktan desteklediği hesaba katılırsa, bu ziyaret sonrasında Londra'nın yeni dönemde Türkiye'deki muhatabının Erdoğan olacağını hesap etmeye başladığı da iddia edilebilir.

Kapak Fotoğrafı: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Theresa May basın toplantısı sonrasında el sıkışırken.


Dr. Ozan ÖRMECİ


KAYNAKÇA
[1] “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Prens Charles'la bir araya geldi”, Star, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: http://www.star.com.tr/dunya/cumhurbaskani-erdogan-prens-charlesla-bir-araya-geldi-haber-1342697/.
[2] “Cumhurbaşkanı Erdoğan Kraliçe Elizabeth'le görüştü”, NTV, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.ntv.com.tr/dunya/cumhurbaskani-erdogan-kralice-elizabethle-gorustu%2cjjrppHBB3UODev1Qg1_DCQ.
[3] Theresa May: Türkiye'de demokratik değerlerin ve insan haklarının uygulandığını görmek istiyoruz”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44132841.
[4] Necati Yas (2018), “Theresa May's rolling out the red carpet for Erdogan is repulsive, but then again our leaders are hardly much beter”, The Independent, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.independent.co.uk/voices/erdogan-uk-visit-turkey-theresa-may-kurds-syria-a8347101.html.
[5] Patrick Wintour (2018), “Campaigners call for UK to act on rights as Turkish president arrives”, The Guardian, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2018/may/13/theresa-may-under-fire-human-rights-as-turkish-president-lands-in-uk.
[6] “It is in Britain's national interest to welcome Turkey's president Erdogan” (2018), The Daily Telegraph, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.telegraph.co.uk/opinion/2018/05/15/britains-national-interest-welcome-turkeys-president-erdogan/.
[7] “Daily Telegraph: Erdoğan'ı ağırlamak İngiltere'nin çıkarına”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/44135127.
[8] Özge Özdemir (2018), “Erdoğan Londra'da yabancı yatırımcıyı ikna edebildi mi?”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-44106454.
[9] “Ozil and Gundogan's Erdogan photos cause German furore”, BBC, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/world-europe-44122247.
[10] Özge Özdemir (2018), “Erdoğan Londra'da yabancı yatırımcıyı ikna edebildi mi?”, BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-44106454.
[11] “Dolar/TL 4.50'yi gördü, Merkez Bankası'ndan açıklama geldi” (2018), Sputnik Türkiye, Erişim Tarihi: 17.05.2018, Erişim Adresi: https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201805161033467644-dolar-tl-rekor/.

Hiç yorum yok: