22 Aralık 2015 Salı

İddialı ABD Başkan Adaylarının Vizyonları


8 Kasım 2016 tarihinde ABD’de düzenlenecek olan Başkanlık seçimleri için tartışmalar devam ederken, Başkan adaylarının programları ve politika tercihleri de artık yavaş yavaş somutlaşmaya başladı. Bu yazıda, CFR’nin yayınladığı bir dosyadan[1] faydalanarak, ABD Başkanlık seçimlerinde iddialı olan adayların çeşitli tartışmalı konulardaki politika önerilerini sizlere özetlemeye çalışacağım.

Bernie Sanders (Demokrat Parti): 1941 doğumlu olan Bernie Sanders[2], ABD Başkanlık seçimlerinin tek sosyalist adayı olarak dikkat çekmekte ve özellikle dünyadaki sol çevrelerde sempati toplamaktadır. İsveç tipi bir sosyal devleti savunan Sanders, 2007’den beri Vermont Senatörü olarak Senato’da görev yapmaktadır. Seçimde yarışan tek Yahudi aday da olan Sanders’ın, özellikle ekonomi alanında ABD tarihi açısından dönüm noktası kabul edilebilecek önemli önerileri vardır.
ABD’de yıllardır orta sınıfa yönelik bir savaş yürütüldüğünü savunan Sanders, Wall Street üzerindeki denetimin arttırılmasını, zenginlerden daha fazla vergi alınmasını ve ABD’nin savunma bütçesinin küçültülmesini istemektedir. Ayrıca Sanders, savaş karşıtı dış politika önerileriyle de dünyada büyük ilgi uyandırmaktadır. Irak Savaşı’na karşı çıkmış olan Sanders, Demokratların ve ABD tarihinin en solcu Başkan adayı olarak görülmektedir. Göç hadisesine de insancıl bir perspektiften yaklaşan Sanders, kaçak göçmenlerin vatandaşlığa kabul edilmelerini ve ABD’nin insani trajedi yaşayan ülkelerden daha fazla göç almasını savunmaktadır.
Ticaret konusunda Başkan Obama’nın yaptığı Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı Anlaşması’na karşı çıkarak tepki toplayan Sanders, bu nedenle iş çevrelerinin pek sevmediği bir aday olarak bilinmektedir. Sanders’ın tabanda yarattığı etkiye rağmen, adaylık konusunda Demokrat Parti içerisinde Hillary Clinton’a geçilmesine kesin gözüyle bakılmaktadır.

Hillary Clinton (Demokrat Parti): Önceki ABD Başkanlarından Bill Clinton’ın eşi olan 1947 doğumlu Hillary Clinton[3], ABD’nin ilk kadın Başkanı olma ihtimali nedeniyle özellikle kadın seçmenlerden yoğun destek alan deneyimli bir siyasetçidir. 2001-2009 yılları arasında New York Senatörü olarak Senato’da görev yapan Clinton, 2009-2013 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştır. 2008 yılında da Başkan adaylığına çok yaklaşan ancak Barack Obama’ya geçilen Clinton, Demokrat Parti’nin liberal sağ kanadında yer alan bir isimdir.
Daha önce Dışişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak bu konuya seçim kampanyasında ağırlık veren Clinton, henüz net bir plan ortaya koymasa da, ABD’nin müttefikleriyle beraber IŞİD ve köktendinci terör hadisesi karşısında harekete geçmesi gerektiğini savunmakta ve bir anlamda Obama yönetimini eleştirmektedir. Obama’ya kıyasla İsrail’e daha sıcak mesajlar verdiği görülen Clinton’ın Ortadoğu politikalarını iyi bilen bir isim olması, ona Başkanlık konusunda büyük avantaj sağlayabilir. Suriye içsavaşı konusuna da konuşmalarında değinen Clinton, ABD’nin Suriyeli devrimcilere destek vermek konusunda zaafiyet göstermesinin IŞİD’in ortaya çıkmasına neden olduğunu savunmaktadır. Hillary’nin çok dikkat çeken bir açıklaması ise, Obama yönetiminin İran İslam Cumhuriyeti ile yaptığı nükleer anlaşmaya şüpheyle yaklaşması ve “İran’a güvenmek için hiçbir nedenimiz yok” şeklinde konuşmasıdır.[4]
Konuşmalarında ekonomiye de ağırlık verdiği gözlemlenen Clinton, şirketlerin kısa vadeli kârlardan ziyade uzun vadeli çıkarlara odaklanması gerektiğini ve orta sınıfın yeniden güçlendirilmesi gerektiğini söylemektedir. Ancak Sanders’tan farklı olarak, Hillary, bunu sosyalist değil, serbest piyasa ekonomisi ile başarmayı planlamaktadır. Yenilenebilir enerji konusuna da konuşmalarında sık sık vurgu yapan Clinton, ABD’nin bu alanda öncü bir rol oynaması gerektiğine dikkat çekmektedir. Hillary Clinton’ın 2016 Başkanlık seçiminin favori adaylarından biri olduğu söylenmelidir. Ancak Clinton’ın ilerlemiş yaşı ve Obama ile 2 dönemdir Demokratların Başkanlık seçimini kazanıyor olması nedeniyle partisinin biraz yıpranmış olması, kendisinin elini zayıflatmaktadır.

Ben Carsson (Cumhuriyetçi Parti): 1951 doğumlu Amerikalı beyin cerrahı Ben Carsson[5], Afrikalı Amerikalı tek Başkan adayı olarak 2016 Başkanlık seçimlerine damgasını vurmaktadır. Çok başarılı bir tıp kariyerinden gelen Carsson, buna karşın muhafazakar görüşleri ile bilinmektedir. Carsson’ın seçim kampanyası döneminde kullandığı İslam karşıtı bazı abartılı ifadeler de (bir Müslüman’ın asla ABD Başkanı olmaması gerektiği), İslam dünyasında tepki yaratmıştır.
İran’la Obama yönetimi arasında yapılan anlaşmaya soğuk bakan Carsson, dünyadaki terörizmin ana sponsorlarından biri olan bu ülkeye karşı daha sert politikalar önermektedir. ABD’nin bölgedeki en yakın müttefiki olarak İsrail’i işaret eden Carsson, Suriye ve İran rejimleri ile IŞİD’i ise bölgedeki en büyük tehlikeler olarak saymaktadır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Sovyetler Birliği gibi bir Rus imparatorluğu kurmak istemekle itham eden Carsson, dış politikada oldukça şahin ve askeri güç kullanmaya istekli gibi gözükmektedir.
Obama yönetiminin göç politikasını da eleştiren Carsson, kaçak göçmenlerle mücadele edilmesi için sınırların daha iyi kontrol edilmesini savunmakta ve kaçak göçmenleri vatandaş yapmak yerine, daha kapsamlı bir misafir işçi programını uygulamaya sokmayı önermektedir. Amerikan ekonomisinin yaşadığı dış borç sorununa da dikkat çeken Ben Carsson, seçmenlere ekonomiyi toparlama sözü vermektedir. Carsson’ın açıklamaları ilgi çekmesine karşın, partisinin Başkan adayı olması çok zor bir ihtimal gibi gözükmektedir.

Donald Trump (Cumhuriyetçi Parti): 2016 ABD Başkanlık seçimleri kampanyasını medya görünürlüğü anlamında domine eden Donald Trump[6], aslında 1946 doğumlu süper zengin bir işadamıdır. Emlak ve inşaat sektöründe yer alan Trump, seçim kampanyası dönemindeki esprileri, gafları ve özellikle Müslümanları kızdıran bazı açıklamaları ile uzak ara en popüler aday görünümündedir. Nitekim Cumhuriyetçi Parti seçmenleri arasında yapılan anketler, Trump’ın şu an için en şanslı Başkan adayı olduğunu göstermektedir. Ancak Trump’ın kutuplaştırıcı dili, ilerleyen süreçte kendisi adına önemli bir dezavantaj oluşturacaktır.
Dış politika konusunda detaylı bilgisi olmadığı gözlemlenen Trump, ABD’yi yeniden büyük bir ülke yapma sözü vermekte ve bunun yolunun da ABD’nin göçmen sorununa bir çare bulmasından geçtiğini iddia etmektedir. Bunun için tüm yasadışı göçmenleri geri gönderme sözü veren Trump, ayrıca Müslümanların da ABD’ye girişine sınırlama getirilmesini savunmaktadır. Son derece anti-demokratik bu fikirlerin Cumhuriyetçi Parti tabanında ilgi görmesi ise, İslamofobinin son dönemde ABD ve dünyada ne kadar güçlendiğini göstermektedir.
Başarılı bir işadamı olan ve kendi başarısını Amerikan ekonomisine de yansıtacağını iddia eden Trump, renkli kişiliğine karşın ABD Başkanlığına ulaşması -radikal söylemleri nedeniyle- çok zor gözüken bir liderdir. Zira Ortadoğu’da ve dünyada birçok Müslüman nüfusu yoğun müttefiki olan ABD, Trump’ın sert İslam karşıtı söylemi nedeniyle, onun Başkanlığında müttefiklerini kaybetme riskiyle yüzyüze gelebilir.

Jeb Bush (Cumhuriyetçi Parti): Daha önce 2 ABD Başkanı çıkaran (babası George Bush ve ağabeyi George W. Bush) zengin bir Teksaslı aileden gelen 1953 doğumlu eski Florida Valisi olan Jeb Bush[7], anketlerde kendi partisi içerisinde dahi 3. sırada yer almasına karşın, ailesinden gelen önemli bağlantıları ve vakur duruşuyla iyi bir Başkan adayı profili çizmektedir. Eşi Meksikalı olan ve İspanyolca’yı anadili gibi konuşan Jeb Bush, Florida’daki Kübalı ve Hispanik göçmenlerin yoğun desteğine sahiptir.
Dış politika ve güvenlik politikalarına konuşmalarında geniş yer ayıran Jeb Bush, ABD Başkanı Obama’yı ülkesini askeri zaafiyete düşürmekle suçlamakta ve askeri modernleşme ve savunma harcamaları konusunda daha atak bir Başkan olacağının sinyallerini vermektedir. Obama’nın dış politikasını “belirsiz ve zayıf” olarak niteleyen Bush, Obama’nın İran nükleer anlaşması ile ABD’nin dost ve düşmanlarını (İran ve İsrail) karıştırdığını söylemekte ve anlaşmaya hararetle karşı çıkmaktadır. Obama’nın ABD’nin kırmızı çizgilerini korumakta da zayıf kaldığına dikkat çeken Bush, Başkan olursa Ortadoğu’ya yönelik daha şahin bir politika izleyeceğinin sinyallerini vermektedir. Bu da, akıllara Suriye’ye yönelik bir askeri müdahaleyi getirmektedir. Obama’nın Küba açılımına da karşı çıkan Bush, bunun Castro rejimini meşrulaştırdığını savunmaktadır. Sibergüvenlik konusunda da önemli önerileri olan Bush, dış politikada güçlü ve bilgili bir aday görünümü çizmektedir.
Ekonomide Amerikan seçmenlerine yıllık en az yüzde 4’lük bir ekonomik büyüme sözü veren Bush, göç konusunda da sert bir tutum takınmakta ve sınırların daha iyi korunması gerektiğini ifade etmektedir. Vergilendirme konusu da Bush’un konuşmalarında yer verdiği bir konu olup, bu alanda daha az vergileri savunması Bush’u sermaye çevrelerinde sevilen bir aday haline getirmektedir. Bush’un, halen en güçlü Cumhuriyetçi Başkan adaylarından biri olduğu söylenebilir. Ancak şu an için anketlerde 3. sırada yer alması düşündürücüdür.

Marco Rubio (Cumhuriyetçi Parti): 1971 doğumlu ve Hispanik (Küba asıllı) bir Florida Senatörü olan Marco Rubio[8], Cumhuriyetçi Parti’nin genç ve karizmatik adayı olarak dikkat çekmektedir.
Diğer Cumhuriyetçi adaylar gibi Obama yönetiminin askeri harcamaları kısıtlamasına karşı çıkan Rubio, konuşmalarında IŞİD, Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore’yi eleştirmekte ve hepsinin ABD’nin savunduğu demokratik değerlere zarar veren uluslararası aktörler olduğunu söylemektedir. Özellikle Rus lider Vladimir Putin’in Ortadoğu’da gücünü arttırdığına ve onunla mücadele edilmesi gerektiğine dikkat çeken Rubio, Suriye konusunda Obama yönetiminin yaşadığı başarısızlığa vurgu yapmaktadır. Artan Çin tehlikesine karşı Asya’da ABD’nin Japonya ile daha yakınlaşması gerektiğini de belirten Rubio, dış politikada diğer Cumhuriyetçiler gibi Demokratlara kıyasla daha atak gözükmektedir.
Amerikan halkına, üç önceliğini; Amerikan gücünü korumak, Amerikan ekonomisini güçlendirmek ve Amerikan değerlerini savunmak olarak sıralayan Marco Rubio, kampanyasını daha çok dış politika üzerine kurgulamış gibi gözükmektedir.

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ


[2] Web sitesi için; http://www.berniesanders.com/.
[3] Web sitesi için; https://www.hillaryclinton.com/.
[5] Web sitesi için; https://www.bencarson.com/.
[6] Web sitesi için; http://www.trump.com/.
[7] Web sitesi için; https://jeb2016.com/.
[8] Web sitesi için; https://marcorubio.com/.

Hiç yorum yok: