18 Kasım 2014 Salı

Rusya'nın Ukrayna Politikasına Yönelik Eleştiriler ve Yeni Soğuk Savaş Tartışmaları


Geçtiğimiz yıl içerisinde Rusya’nın, Ukrayna’daki Rusya yanlısı Yanukoviç hükümetinin Avrupa Birliği yanlısı halk gösterileri sonucunda devrilmesini bahane ederek Kırım’ı ilhak etmesi ve Doğu Ukrayna’yı karıştırması neticesinde ortaya çıkan jeopolitik manzara, birçokları için Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan en gergin diplomatik yapıyı ortaya koymaktadır. Öyle ki, bu konu hakkında birkaç gün önce Amerikan Foreign Affairs dergisinde bir makale kaleme alan Alexander J. Motyl, yazısına “The Sources of Russian Conduct”[1] adını vermiş ve makalede Amerikan hükümetine George Kennan’inkine benzer tavsiyelerde bulunmuştur. Makalesine George Kennan’ın tarihi makalesini özetleyerek başlayan Motyl, Rusya’nın bugün Sovyetler Birliği gibi komünist ideallere bağlı bir devlet olmamasına karşın, Batı düşmanlığı anlamında SSCB’den bir farkı olmadığını ileri sürmektedir.[2] Peki, Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok düşünürü yeniden Soğuk Savaş ruhuna döndüren Rusya’nın Ukrayna politikasındaki sorunlar nelerdir? Geçtiğimiz günlerde International Affairs dergisinde “Russian ‘deniable’ intervention in Ukraine: how and why Russia broke the rules”[3] adlı bir makale kaleme alan Roy Allison[4], bu konuda detaylı bir inceleme sunmuştur. Bu yazıda Allison’ın fikirlerini sizler için özetlemeye çalışacağım.

Oxford Üniversitesi Rusya ve Doğu Avrupa Çalışmaları Profesörü olan Roy Allison’a göre; Rusya’nın Ukrayna ve bilhassa Kırım’da sergilediği politika, Soğuk Savaş sonrası dönemde Avrupa ve genel olarak Batı’nın istikrar ve güvenliğine yönelik en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Yine Allison’a göre; konu daha çok askeri ve güvenlik açısından ele alınsa da, aslında uluslararası hukuk ve diplomasi normları açısından da Rusya’nın yaptıkları son derece tehlikeli ve Batı’ya düşmanca emeller besleyen bir çizgidedir. Oysa Moskova, yaptıklarını uluslararası hukuk ve bazı tarihi diplomatik pratiklere (Kosova hadisesi) dayandırarak, yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Elbette Rusya’ya bu aykırı tavırları sergileme gücünü veren unsurlar; önemli bir bölgesel güç olması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki koltuğudur. Ancak Allison’ın düşüncesinde, Rusya’nın bu tavrı, Batı ile Rusya arasında yeni ve kolay kolay çözümlenemeyecek bir kutuplaşmanın fitilini ateşleyebilir. Zira Dimitri Medvedev’den sonra ipleri yeniden eline alan ve sert tavırlarıyla bilinen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Batı karşıtlığı ve Avrasya yönelimi gün geçtikçe artmaktadır. Zaten Sovyetler Birliği’nin yıkılmasını “20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” olarak nitelendiren ve son dönemde açıkça ortaya çıktığı üzere, en büyük hayali Avrasya Birliği vasıtasıyla Büyük Rusya’yı yeniden canlandırmak olan Putin, kendisi için büyük bir şok olan Ukrayna’nın kaybedilmesi sonrasında giderek daha agresif bir politika sergilemeye başlamış ve “Yeni Soğuk Savaş” için Batı ile ipleri atmıştır. Putin’in bu tavrı, en son Avustralya’da düzenlenen G-20 zirvesinde de bir kez daha tescil edilmiştir.

Profesör Allison’a göre; Ukrayna olaylarını “hukuksuz bir darbe” olarak nitelendiren Putin, bu olay karşısında hemen ve fazla düşünmeden harekete geçmiş ve başlarda reddetmesine karşın, daha sonra kendisinin de itiraf ettiği üzere Rus ordusu ve özellikle ordu istihbaratını kullanarak, Kırım ve Doğu Ukrayna’da kontrolü eline almıştır. Bu noktada Rusya’nın belli başlı argümanları ise şunlardır;
  • Ukrayna’da gerçekleşen iktidar değişikliği, seçim yoluyla başa gelen bir Devlet Başkanı’nın devrilmesidir ve hukuksuzdur. Rusya’ya göre; bu olayları, geçmişteki “Turuncu Devrim” hadisesi ve “Arap Baharı” çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
  • Doğu Ukrayna ve Kırım’daki Rus kökenli kişilerin, Ukraynalı fanatiklerin saldırısına karşı “insan hakları” çerçevesinde korunması gerekmektedir.
  • Ukrayna’daki iktidar değişikliği, Rusya’nın Kırım ve Karadeniz’deki askeri varlığına yönelik doğrudan bir tehdittir.
  • Ukrayna’daki karışıklık, Rusya açısından büyük bir mülteci sorununa yol açabileceği için, Rusya gecikmeden buraya müdahale etmelidir.
  • Kırım ve Doğu Ukrayna’da halk, Rusya’yı göreve davet etmiştir ve bu nedenle dış müdahale haklıdır (Bu noktada Rusya, geçtiğimiz yıl Fransa’nın hükümetlerin isteğiyle Afrika’da gerçekleştirdiği bazı askeri müdahaleleri öne sürmektedir).
  • Kırım’da demokratik bir referandum yapılmıştır ve Kırım halkı, self-determinasyon (kendi kaderini tayin etme) hakkı doğrultusunda demokratik bir seçim yapmıştır.
Ancak Allison’ın düşüncesinde bu argümanların hepsi sorunludur. Öncelikle Ukrayna’da gerçekleşen iktidar değişikliği, sanılanın aksine sadece sokak gösterilerine dayanmamaktadır. Bu gösterileri izleyen süreçte, Yanukoviç Rusya’ya kaçmış ve bu sırada Ukrayna parlamentosu Cumhurbaşkanı’nı “impeachment” yoluyla ve demokratik bir şekilde görevinden azletmiştir. İkinci olarak, Amerika Birleşik Devletleri otoritelerine göre, Kırım ve Doğu Ukrayna’da Rus kökenli kişilerin güvensiz durumda olmalarına neden olabilecek tehlikeli bir durum, gerçekte hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Bu argüman, daha çok Rusya’nın bir bahanesi işlevini görmüştür. Üçüncü olarak, Rusya’nın iddialarına karşın, Ukrayna’da başa geçen geçici hükümet, ilk günden itibaren uluslararası anlaşmalara bağlı kalacağını belirtmiş ve Rus askeri varlığına yönelik herhangi bir girişim ya da tehditte bulunmamıştır. Bu nedenle bu argüman da, daha çok Rusya’nın Kırım’a müdahale etmek için kullandığı bir bahane düzeyinde kalmaktadır.  Dördüncü olarak, geçmişte Batı’nın da Kosova (1999) ve Libya (2012) müdahalelerinde kullandığı bu tez, Ukrayna örneğinde sorun kitlesel bir hal almadığı için temelsiz kalmaktadır. Beşinci olarak, Ukrayna yasalarına göre; başka bir ülke ordusunun topraklarına müdahale edebilmesi için Ukrayna Meclisi olan Rada’dan böyle bir karar geçmesi gerekmektedir. Oysa bu konuda da, devrik Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in niyet belirten sözleri dışında Rusya’nın elinde hiçbir dayanak yoktur. Ayrıca bu hareketiyle Rusya, 1994 Budapeşte Sözleşmesi’ne de aykırı hareket etmiştir. Altıncı olarak, Rusya’nın Kırım hakkında öne sürdüğü demokratik referandum iddiası da geçersizdir. Zira referandum, Rus tanklarının gölgesinde ve özgür olmayan bir ortamda gerçekleştirilmiştir.

Rusya’nın öne sürdüğü bu argümanların dışında, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin gerçek sebeplerine baktığımızda ise, karşımıza 3 temel açıklama çıkmaktadır. Birincisi, Rusya’nın yeniden Avrasya’da bölgesel büyük bir güç olmak isteğiyle alakalı ve jeopolitik kaynaklıdır. Rusya’nın ve Putin’in bu süreçte en büyük korkusu, Avrupa Birliği ve NATO ile sınır komşusu hale gelmektir. Bu nedenle, Putin’in düşüncesinde geçmişte Berlin’de çekilen Batı-Rusya sınırı, şimdi de Batı ve Doğu Ukrayna arasında çekilebilir. Ancak bu durumda bile, Ukrayna’nın tamamının dâhil olmadığı bir Avrasya Birliği, Putin’in hayal ettiği büyük Rusya’yı yaratmaya yeterli olmayacaktır. Bu nedenle Rusya, Ukrayna konusunda ısrarcı olmaya devam edecektir. Hatta neo-Avrasyacı düşünür Aleksandr Dugin’e göre; Rusya, Doğu Ukrayna’daki olayları bahane ederek, Ukrayna’nın tamamını kendi topraklarına katmayı amaçlamalıdır. Rusya’nın jeopolitik hedefleri açısından bu süreçte Kırım’ın kazanılması önemli bir kazanım olmuştur. Fakat bu durum, Rus milliyetçileri için yeterli değildir.

İkinci önemli neden; Rusya’nın ve Rus medeniyetinin tarihsel kimliğiyle alakalıdır. Bu ülkede yoğun bir Rus nüfusun varlığı, ilk Rus devleti olan Kiev Knezliği’nin[5] günümüze kadar gelen mirası ve güçlü tarihsel ilişkiler nedeniyle, Rus devlet adamları ve özellikle Putin gibi Rus milliyetçileri için Ukrayna, daima “Russkiy mir” yani “Rus dünyası”nın bir parçası olmuştur. Bu nedenle Putin gibi bir lider, ne olursa olsun Ukrayna’dan asla vazgeçemez ve vazgeçmeyecektir. Rusya’yı durdurabilecek tek şey güçtür.

Üçüncü ve son önemli neden ise, Rusya iç politikasına yöneliktir. Yanukoviç’in devrilmesini, kendisine yönelik bir tehdit ve istikrarsızlık kaynağı olarak gören Putin, bu nedenle kendi koltuğunu sağlamlaştırmak adına da Ukrayna’da geri adım atamaz. Rusya gibi çok farklı etnik ve dini unsurların bir arada yaşadığı ve halkın refah seviyesi oldukça düşük olan bir ülkede, ülkenin birliğini sağlayan daha çok Putin’in karizmatik liderliği ve sert yöntemleridir. İşte bu nedenle Rus sertliği, salt bir agresiflikten ziyade rasyonel bir gerekçeye dayanmaktadır. Bu coğrafyada liderliğin zayıflaması, kolaylıkla devletin çözülmesi anlamına da gelebilir. Batı toplumları gibi ulusal birliklerini tam olarak sağlayamayan ve ekonomik refah seviyesi o kadar ilerilerde olmayan ülkelerde, liderin zayıf algılanması ve halkın rejimi devirebileceğine yönelik güçlü bir inancın ortaya çıkması, ülkeyi kolaylıkla bir içsavaş ve bölünme ortamına sürükleyebilir. Bu nedenle Putin, biraz da ülkeyi bir arada tutabilmek adına “sert adam”ı oynamaktadır.

Ancak kimi noktalarda haklı görülebilecek olan bu gerekçelere karşın, bu süreçte bir şey kesin olarak karşımıza çıkmaktadır; gelişmeler Rus saldırganlığını kışkırtmakta ve dünyayı “Yeni Soğuk Savaş” ortamına sürüklemektedir. Bu durum, aslına bakılırsa her iki tarafa da zarar vermektedir. Batı, özellikle de ABD’deki Barack Obama yönetimi, bu süreçte zayıf olarak algılanmakta ve son ara seçimlerde görüldüğü üzere kan kaybetmektedir. Rusya ise, Batı’nın ekonomik yaptırımları ve düşen petrol fiyatları ile ekonomik darboğaza sürüklenmekte ve dahası, Batı’da paraları ve mülkleri bloke edilen Rus zenginleri Putin karşıtı bir tavır içerisine girmeye başlamaktadır. Bunu durdurabilmenin yegâne yolu ise; -daha önce Henry Kissinger’ın da belirttiği gibi[6]- krizi, kriz öncesi ortamına geri döndürmektir. Yani Yanukoviç yerine Petro Poroşenko’nun artık Ukrayna’nın Devlet Başkanı olmasına karşın, Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliği süreçlerine girmemesi ve hem Batı (AB ve ABD), hem de Doğu (Rusya) ile serbest ticaret yapabilmesine hak tanınmasında uzlaşmaya varılmasıdır. Bu noktada son dönemde Almanya’dan gelen yapıcı öneriler dikkat çekicidir. Özellikle Gerhard Schröder geleneğine sahip çıktığı gözlemlenen Alman sosyal demokrat lider ve Almanya Ekonomi Bakanı Sigmar Gabriel’in son açıklamaları, bu açıdan umut vericidir.[7] Aksi takdirde ise, SSCB’nin son Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un da uyardığı[8] gibi, yeni bir Soğuk Savaş’ın başlaması kaçınılmaz gözükmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ


[1] Bu isim, Soğuk Savaş döneminin başlangıcı sayılan ve yine Foreign Affairs dergisinde yayınlanan 1947 tarihli ve George Kennan imzalı ünlü “The Sources of Soviet Conduct” makalesine bir göndermedir. Kennan, “X” rumuzuyla yazdığı bu makalede Sovyetler Birliği’nin ABD açısından varoluşsal bir tehdit olduğunu ileri sürmüş ve Amerikan hükümetine, Sovyet Rusya’ya yönelik bir çevreleme politikası (containment policy) tavsiye etmiştir. Kennan’ın tarihi makalesi buradan okunabilir; http://www.foreignaffairs.com/articles/23331/x/the-sources-of-soviet-conduct. Motly’nin güncel makalesine ise bu adresten ulaşılabilir; http://www.foreignaffairs.com/articles/142366/alexander-j-motyl/the-sources-of-russian-conduct.
[2] Alexander J. Motly (2014), “The Sources of Russian Conduct”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 19.11.2014, Erişim Adresi: http://www.foreignaffairs.com/articles/142366/alexander-j-motyl/the-sources-of-russian-conduct.
[3] Roy Allison (2014), “Russian ‘deniable’ intervention in Ukraine: how and why Russia broke the rules”, International Affairs, 90: 6, November 2014, 1255-1297, Erişim Tarihi: 19.11.2014, Erişim Adresi: http://www.chathamhouse.org/publication/russian-%E2%80%98deniable-intervention%E2%80%99-ukraine-how-and-why-russia-broke-rules.
[5] Kiev Knezliği, Orta Çağ’da Kiev kenti civarında İsveçli Vikingler tarafından kurulmuş bir devlettir. 880 yılı ile 12. yüzyıl ortaları arasında hüküm sürmüş olan bu devlet, Beyaz Rusya ile birlikte Rusya ve Ukrayna’nın atası kabul edilir.
[6] Kissinger, Henry (2014), “How the Ukraine crisis ends”, The Washington Post, Erişim Tarihi: 19.11.2014, Erişim Adresi: http://www.washingtonpost.com/opinions/henry-kissinger-to-settle-the-ukraine-crisis-start-at-the-end/2014/03/05/46dad868-a496-11e3-8466-d34c451760b9_story.html.
[7] “Germany's Economy Minister Rejects Tougher Sanctions Against Russia”, The Moscow Times, Erişim Tarihi: 19.11.2014, Erişim Adresi: http://www.themoscowtimes.com/article/germanys-economy-minister-rejects-tougher-sanctions-against-russia/511225.html.
[8] “Ex-USSR leader Gorbachev: World on brink of new Cold War”, BBC, Erişim Tarihi: 19.11.2014, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/world-europe-29966852.

Hiç yorum yok: