24 Ocak 2012 Salı

Altı Ok'un Güncellenmesi Meselesi



Konuya fazla uzatmadan direk gireceğim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ideolojik nüvesini Kemalizm ve onun altı oku oluşturmaktadır. 1960’larda “ortanın solu” ile başlayan sosyal demokrat dönüşüm projesine rağmen bugün parti tabanında hala büyük ölçüde baskın eğilim Kemalizm ve Atatürk ilkeleridir. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nde esaslı bir değişiklik yapmak için sosyal demokrat kimliğe daha fazla vurgu yapmak yeterli olmaz. Bunun dışında ve öncelikle Kemalizm’in ve altı okun çağdaş dünya değerleri ve koşullarında yeniden yorumlanması kaçınılmazdır. Aşağıda bu doğrultuda benim yaptığım bir zihin egzersizini okuyacaksınız.

Kemalizm’in Cumhuriyetçiliği, 20. yüzyıl başlarında henüz otokrasiler devam eder hatta faşist otoriter rejimler kurulurken, 600 yıllık bir imparatorluk mirası üzerine halkın kendi kendini yönetmesi prensibinin teorik olarak yerleşmesini sağlamış çok önemli bir kazanımdır. 1950’lerden itibaren Cumhuriyetçilik teorik kazanımının ötesinde pratik anlamında da tatbik edilmeye başlanmış ve ülkemizde farklı siyasal partiler halkoyuyla iktidar olmak için yarışmışlardır. Fakat günümüzün derinleşen demokratik yorumlarında Cumhuriyetçilik çok zayıf bir ilke olarak kalmaktadır. Sonuçta İran İslam Cumhuriyeti de bir Cumhuriyettir fakat bir demokrasi değildir. Dolayısıyla Kemalizm’in sosyal demokratik ve çağcıl yorumunda Cumhuriyetçilik ilkesini yazarken yanına bir parantez açıp “Demokrasi” yazmak ve siyasal düzlemde de her koşulda demokrasiyi savunmak CHP için önemli bir açılım olacaktır.

Kemalizm’in Devletçiliği, 1920’lerin ve 1930’ların zor ekonomik koşullarında, hiçbir sanayi ilerlemesi ve sermaye birikimi kaydedememiş bir ortaçağ din-tarım imparatorluğu olan Osmanlı’nın ardından başarıyla uygulanmış önemli bir politikadır. Fakat küreselleşmenin derinleştiği, komünist-devletçi ilerleme modellerinin çöktüğü ve serbest piyasa ekonomisinin alternatifsiz hale geldiği ama aynı zamanda ezilenlerin ve geçim sıkıntısı çekenlerin hızla arttığı 21. yüzyılda soğuk bir kelime olan Devletçiliği “Sosyal Devlet” kavramı ile değiştirmek ya da Devletçiliğin yanında parantez içerisinde bu kavramı yazmak ve siyasal alanda da piyasa ekonomisinin yarattığı olumsuzlukları sosyal devleti güçlendirerek ortadan kaldırmaya çalışmak yeni CHP’nin önemli bir kazanımı olabilir.

Kemalizm’in Milliyetçiliği, 1920’lerin ulus-devlet yaratma projesi doğrultusunda Batı’daki örneklerine benzer şekilde yaratılmış, ırkçı olmayan, kana dayanmayan, bütünleştirici bir sivil (kültürel) milliyetçilik politikasıdır. Fakat günümüzde farklı etnik grupların hızla artan talepleri karşısında zor durumda kalan bu milliyetçiliğin yanında, “Türk milleti” üst çatısı anlayışını koruyarak farklı kültür ve grupları yadsımadan “Yurttaşlık” veya “Vatandaşlık” vurgusu yapılması kuşkusuz bu anlayışı yenileyecek ve güçlendirecektir. Bu doğrultuda politik olarak da kültürel hakları arttıracak ve farklı kimlikleri yadsımayacak ama aynı zamanda bütünleştirici üst kimliği koruyan bir politika izlemek CHP’nin dünyadaki prestijini ve ülke içerisindeki desteğini arttırabilir.

Kemalizm’in Halkçılığı yönetilen tebaa ile yönetici askeri sınıfların ayrı olduğu imtiyazlı bir rejimden eşitlikçi bir rejime geçilmesi sürecinde ortaya atılmış yine çok önemli ve değerli bir kazanımdır. Fakat Cumhuriyet’in gerçekten “kimsesizlerin kimsesi” olabilmesi ve Halkçılığın sözde kalmaması adına CHP’nin Halkçılığın yanına muhakkak “Siyasal eşitlik” kavramını eklemesi ve hakikaten siyaseten herkesin eşit ve dokunulabilir olacağı, farklı kültür ve yaşam tarzlarının aşağılanmayacağı bir düzeni savunmak durumundadır. Ancak böylelikle Halkçılık doğru bir şekilde tatbik edilebilir.

Kemalizm’in Devrimciliği, eskimiş, köhnemiş kurumların ortadan kaldırılarak yeni ve dinamik yapı ve unsurların inşa edilmesini öğütleyen önemli bir ilkedir. Kışlalı’nın deyimiyle Kemalizm “koşullara koşut” olarak kendini yenileyebildiği için bugüne kadar yaşamayı başarmıştır. Ancak günümüzün demokratik ortamında fazla 1920’ler veya 1960’lar kokan Devrimciliğin yanına parantez içerisinde “Yenilikçilik” veya “Değişimcilik” yazmak ve siyaseten de yeni ve başarılı dünya modellerini, politikalarını takip ederek bunları Türkiye’de uygulamaya çalışmak CHP için doğru bir hamle olabilir.

Kemalizm’in Laikliği, dine dayalı yarı-teokratik bir imparatorluktan modern ve hukuka dayalı bir ulus-devlete geçilmesini sağlamış çok değerli bir kazanımdır. Fakat günümüzde dünyada artan muhafazakârlığa paralel şekilde ülkemizde de yükselen dini-siyasal eğilim ve taleplerin demokratik düzene uygun şekilde karşılanabilmesi açısından Laikliğin yanında yine parantez içerisinde “İnanç özgürlüğü” yazılması ve topluma bu yönde mesajlar verilmesi kuşkusuz CHP’nin kendisine yönelik önyargıları kırması ve muhafazakâr kesimlerle de buluşabilmesi adına önemli bir adım olacaktır. Tabii ki bu yönde doğru ve devletin laik kimliğini zedelemeyecek söylem ve politikaların geliştirilmesi de şarttır.

Bu durumda karşımıza şöyle yeni bir tablo çıkacaktır;
- Cumhuriyetçilik (Demokrasi)
- Devletçilik (Sosyal Devlet)
- Milliyetçilik (Yurttaşlık)
- Halkçılık (Siyasal Eşitlik)
- Devrimcilik (Yenilikçilik)
- Laiklik (İnanç Özgürlüğü)

Tabii ki bu ilkelerin terim ve söylem düzeyinde değiştirilmesi asla yeterli olmayacaktır. Önemli olan bu ilkelerin içlerinin yeniden ve doğru bir şekilde doldurulması ve CHP’nin yeniden halkla kucaklaşabilmesidir. Bu tartışmadan kaçmamalıyız…

Dr. Ozan Örmeci


Hiç yorum yok: