14 Temmuz 2010 Çarşamba

Sosyal Demokrasi Nedir?


-->
Sosyal demokrasi veya eş anlamıyla demokratik sol (demokratik sosyalizm), devrimci Ortodoks Marksizm’in (bilimsel sosyalizm) bazı öngörülerin yanlışlığı ve şiddet metotlarının yarattığı tepkiler sonrasında tarihsel süreç içerisinde bir doğal evrimle oluşmuş ideolojidir. Bir anlamda Marksizm’in liberalizmle barışması ve bu ikisinin sentezi üzerine kuruludur. Sosyal demokrasi tanım olarak emekçilerle öteki sınıfların çıkarları arasında, demokratik özgürlükler ortamında, siyasal ve ekonomik yapıyı değiştirerek hakkaniyet dengesi kurmayı amaçlayan, siyasal ve ideolojik bir kitle hareketidir. Özellikle Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) içerisinde Eduard Bernstein ve Karl Kautsky’nin yazdıklarıyla oluşmuştur. Ayrıca İsveç sosyalistleri de sosyal demokrasinin oluşmasında hatırı sayılır katkı yapmıştır. Sosyal demokrasinin temel ilkeleri şu şekilde özetlenebilir;
1-) Sınıfların çıkarı dengeye gelmelidir. Sosyal demokrasi emekçilerin çıkarını savunurken, öteki sınıfların yaşam hakkını yok saymaz.
2-) Demokratik özgürlükler sınıfsal çıkarlara kurban edilmemelidir. Sosyal demokrasi, sınıflar arası çıkar dengesini en iyi sağlayacak ortamın, siyasal haklarda eşitliğe dayalı demokratik ortam olduğu inancındadır.
3-) Devlet ideolojisiz olmalıdır. Sosyal demokrasi, güçlü sınıfların ya da toplulukların çıkarını gözeten ve ideolojisini savunan yerleşik siyasal ve hukuksal düzene, başka değişle sınıfsal devlet yapılanmasına karşıdır.
4-) Bölüşüm hakça olmalıdır. Sosyal demokrasi, bireysel yeteneğin ve ulusal zenginliğe katkının farklı olduğu inancındadır. O nedenle her bireyin, ulusal üretime yeteneği ölçüsünde yaptığı katkıyla uyumlu bir pay alması gerektiğine inanır.
5-) Ekonomik yapı çoğulcu olmalıdır. Ulusal üretim, soyut bir serbest piyasa ekonomisi tutkusuna kurban edilmemelidir. Özel teşebbüsün yetişemediği pahalı teknolojiyi gerektiren yatırımları devlet yüklenmeli ve bu yoldan ekonomik yapıyı değiştirmelidir.
Sosyal demokrasinin gelişmesine katkıda bulunan en önemli düşünürler şunlardır:
Ferdinand Lasalle (1825-1864)
Alman düşünür insanlık tarihini üç aşamaya ayırmıştı. Feodal düzen emekçinin hiçbir hakkının olmadığı karanlık bir dönemdi ve “özgürlüksüz dayanışma” vardı. 1789 Fransız Devrimi’nden sonra sermayenin kontrolünde “dayanışmasız özgürlük” dönemi yaratıldı. 1848 ayaklanmalarından sonra ise artık dayanışma ve özgürlük uzlaşmalıydı. Devletin amacı sınıfsal çatışmaları azaltmak ve her sınıf mensubuna eşit gelişim hakkı sağlamaktı. Bu anlamda Lasalle Marksizm’in devrimci metotlarını ve proleter diktatörlük ilkesini reddederek sosyal demokrasiye yelken açıyordu. Lasalle’e göre genel oy hakkı işçi sınıfı açısından önemli bir kazanımdı ve demokratik düzen içerisinde daha adil bir sistem kurmak mümkündü.

Eduard Bernstein (1850-1923)
Marksist teoride gerçekleşen revizyonizm öncüsüdür ve bu anlamda Ortodoks Marksistler tarafından şiddetle eleştirilir. Marksizm’in öngörüsünün aksine modern toplumlarda geniş bir orta sınıfının geliştiğini fark etmiş ve gelir eşitsizliklerinin kapitalizm geliştikçe azaldığını görmüştür. Bu nedenle ona göre kapitalizm çökmeyecek güçlenecektir. Dolayısıyla Bernstein’a göre işçiler de sistem içerisinde yer almalı ve haklarını devrim yapmak yerine siyasal parti kurarak aramalıydı. Yani artık devrim yerine evrim gelmişti ve sosyalizme sistem içerisinde ulaşılmaya gayret edilmeliydi. Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) içerisinde önemli görevler aldı.

Karl Kautsky (1854-1938)
Bernstein gibi Marksizm’den vazgeçmemesine karşın, şiddeti ve proleter diktatörlüğü reddetmesi bakımından sosyal demokrasiyi yaratan kişilerden biri olmuştur. SPD’nin ağır toplarındandır. Sovyetler Birliği’nin kurucu lideri Vladimir Lenin onun bu tavrı karşısında “Dönek Kautsky” adlı bir kitap yazmıştır. Kautsky’e göre demokrasisiz sosyalizm olamazdı. Demokrasi sosyalist bir iktidar kurulmasının en uygun yoluydu ve işçiler çoğunlukta olduğuna göre mantıklıydı. Bu anlamda işçi hareketini sistem içerisine çeken Kautsky böylelikle sosyal demokrasiye yelken açıyordu. Bolşevizme şiddetle karşı çıkmıştır.

Jean Jaures (1859-1914)
Fransız düşünür ve politikacıdır. Eylem adamıdır. Türk dostudur ve İttihat ve Terakki’nin kimi mensuplarına Fransa’da hocalık yapmıştır. Bireyci bir sosyalizm anlayışı vardır. Sosyalizmi bireysel hakların en üst düzeyde vurgulanması olarak görmüştür. Sınıflararası uzlaşmaya inanıyordu ve demokrasi içerisinde sınıfların kaynaşabileceği, eşitsizliklerin giderilebileceği sosyalist bir yönetim hayal ediyordu. Fransız Sosyalist Partisi’nin uzun yıllar lideri olmuş, 1. Dünya Savaşı’na karşı çıktığı için katledilmiştir. Yurtseverliği savunmuş ve enternasyonalizmi geliştireceğini iddia etmiştir.

Leon Blum (1872-1950)
Fransa’nın ilk sosyalist başbakanıdır. Faşizm tehlikesi karşı komünistlerle işbirliği yapmıştır. Şiddetin her türlüsünü reddetmiş ve demokrasiyi savunmuştur. Rus devriminin yapısına (terör metotları, azınlık iktidarı) karşıydı. Bolşevizm’in evrensel olmadığını ve Avrupa’ya hiç uygun düşmediğini savunuyordu. Ortak mülkiyete dayalı bir düzen demokrasi içerisinde gerçekleşmeliydi.

Fabian Hareketi
İngiltere’de 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan bir harekettir. Fabian derneği etrafında oluşmuştur. Anti-Marksist bir sosyalizm anlayışının öncülüğünü yapmıştır. Amaçları sosyalist devrim değil, sosyalist evrimdi. Bunun için sosyalist aydınların sistem içerisinde önemli yerlere gelmesi gerektiğine inanıyordu. Muhafazakâr İngiltere’de dönüşümlerin ancak reform yoluyla olabileceğini öngörüyordu. İngiliz İşçi Partisi’nin çizgisine yön vermiştir.
KAYNAKLAR
- Kışlalı, Ahmet Taner, Siyasal Sistemler Siyasal Çatışma ve Uzlaşma, 2006, Ankara: İmge Kitabevi
- Kışlalı, Ahmet Taner, Siyaset Bilimi, 2007, Ankara: İmge Kitabevi
- Cem, İsmail, Sosyal Demokrasi Ya Da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir... Ve Türkiye’de Olabilirliği, 1984, İstanbul: Cem Yayınevi
- Özdalga, Haluk, Sosyal Demokrasinin Kuruluşu, 2001, Ankara: İmge Kitabevi
Ozan Örmeci

Hiç yorum yok: